Bir tecrübe, işler iyi gitmeyen şirketlerde çözümler
25 Şubat 2019 11:36
Ülkemizde sermaye yapısının yetersiz olması ve tüm iş adamlarının bu yetersiz sermaye ile çok yoğun emek harcayarak iş üretmeye çalışması sebebiyle çok temel sıkıntılar her zaman her şirkette baş gösteriyor. Bu konuda herkese faydalı olması açısından tecrübelerimizden bir örnek paylaşmak istedik.
Kurumsal TV olarak, denetim hizmeti alan bir müşteriye, 3 aylık denetim çalışması sonucu raporu nasıl sunacağımızı kara kara düşünmeye başlamıştık. Çünkü muhasebenin genel yapısı darmadağın olmuş, finans ile ilgili hiçbir süreç doğru işlemiyor, İK ise en basit görevleri dahi yapamaz hale gelmişti.
Doğuş Bektaş
Başladık...
- En temel göstergelerden başlayarak, şirketin para kazanmamaya başladığını söyledik, zarar ediyorduk.
Uğultu ve itirazlar...
- Nakit akışımız dengesiz, borcu borçla kapatmaya başlamışız, yani satın aldığımızdan uzun vadede mal satıyoruz.
Stres büyüyor...
- Muhasebe ve finans altyapınız yok, sadece günlük işlemler yapılıyor, bunlar da eksik veya hatalı yapılıyor.
Maç sonu, kavga...
Birçok şirket ile çalıştığımız için söylemeliyim, Türk usülü diye birşey var. Bu söylediklerimi yabancı ortaklı müşterilerimize söylediğimde minnet ve beğeni Türk müşterilerimize söylediğimde ise kızgınlık ve sitem karşılığı geliyor.
Kabul edelim, millet olarak "iş"konusuna hala alışabilmiş değiliz. Herşey iş değil kabul ediyorum, ama her işin de bir kuralı var. Bize para ödenmesi şu demek aslında, "eksik olan veya yanlış giden şeyleri tespit et". Her işimizde, neden yaptığımızı anlasak, sonuçlarını mantıklı değerlendiririz aslında. Biz, verilen paranın hakkını veriyoruz, sonuçları döküyoruz ortaya. Bu sonuçlar, çalışan ve patronun birlikte oluşturduğu değer.
Ancak; bu işler aceleye gelmez, 3 aşamalıdır, suçlu aramak doğru değil, sistem-çalışan-patron hepsi suçlu olabilir, acele ederseniz ya kırar dökersiniz ya da düzeltemezsiniz.
1. Tespit (denetim yapılması ve raporlanması)
2. Tespit sonuçlarının düzeltilmesi
3. Sonucun analiz edilmesi
Kavga ile başlayan raporun sonuç toplantısı, bu anlattıklarımla dikkati bir yöne çekti. Hep birlikte birşeyin parçası olmalı ve sorunu çözmeliyiz demiştim, hep birlikte cevaplar ve öneriler geldi. Bunları listeler haline getirdik ve zaman planı ile projelendirdik. Görev-yetki-sorumluluk net bir şekilde dağıtılmıştı. Her ay karşılıklı toplantılarla sorunların neredeyse tamamını çözdük.
1 yıl sonra...
- Muhasebe, İK ve finansda günlük her iş zamanında yapılmaya başladı, çalışan arkadaşlar en az haftada 2 gün mesaiye kalırken bu yeni süreçte çalışma zamanında bile boş zamanlar bulmaya başladılar.
- Tüm çalışanlar ayrı ayrı yaptıkları işi anlamaya ve zevk almaya başladıklarını, her fırsatta söylemeye başladılar.
- Şirkette yeni projeler çıkmaya başladı, hiç kullanmadıkları teşvikler-hibeler vb destekler araştırılmaya başladı.
- Aidiyet arttı.
Daha yazacak çok şey var, kısaca patron-personel arasında karşılıklı güven ve iş ahlakı yükseldi.
Şirketlerimiz, birçok işi çok iyi yapıyor olabilir. Ancak, her şirkette eksik olan, dışardan destek alınması gereken birçok iş var. Personelinize yeni heyecan gelmesi için bile olsa, yatırım yapın. Eksik olduğu alanları görmesine, geliştirmesine imkan verin. Ticaretin, her yıl dünyada şekli değişiyor, kar marjları azalıyor, yeni şekilleri çıkıyor. Artık bir insanın kendi başına bir ticareti uzun süre sağlıklı sürdürmesi çok zor, piyasadaki benzer tecrübelere bakmak kendi bulunduğu yeri interaktif analiz etmek ve yeniliklere adapte olmak, "finans" işini öğrenmek işinizden zevk almanıza yarayacağı gibi aynı zamanda milli bir duruş olacaktır.
Çalışan-patron; birbirimizi oyalamayı bırakalım, "işimize" bakalım.
"Hakikat olmazsa görüntü de olmaz."
Doğuş Bektaş